top of page

POLİTİK TOPLUMSALLAŞTRMA - KARİYER

  • Yazarın fotoğrafı: Emre Yeşim
    Emre Yeşim
  • 28 Haz 2020
  • 2 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 24 Kas 2021

Kariyer Yapılandırma Kuramı kariyer dünyasının kişisel ve sosyal yapılandırma aracılığıyla nasıl oluşturulduğu ile ilgilenmekte ve Kuramda bireylerin söz konusu yapılandırmalar aracılığıyla mesleki davranışlarına nasıl anlam yükledikleri ve bu davranışlarını nasıl yönlendirdikleri açıklanmaya çalışılmaktadır. Ama genel yaklaşım itibariyle kuram politik toplumsallaştırma sürecini gören bir yerden şekillenmemektedir.

Mesela kariyer yapılandırma kuramının temel varsayımlarından birincisi “Toplum ve o topluma bağlı kurumlar, bireyin yaşam seyrini sosyal roller aracılığıyla yapılandırır. Bireyin yaşam biçimi, toplumsal cinsiyet gibi sosyal süreçler tarafından şekillendirilmektedir.” der. Kariyer yapılandırma kuramı Sosyal yapılandırmacılığı üst kuram olarak kullanırken Gelişimsel Bağlamsal Yaklaşımda


“bireyler kariyerlerini belirli bir sosyal bağlam içerisinde oluştururlar. Bu bağlam; fiziksel çevre, kültür, ırk, etnik grup, aile, diğer yakınlar ve okul gibi değişkenleri kapsamaktadır” diyerek “İş”i sosyal bir etkinlik olarak bireyin toplumla etkileşime geçmesinin bir yolu olarak görmektedir.

İçinde bulunduğumuz toplum, yapısı itibariyle bazı sorunlarımızı algılamakta ve çözüm üretmekte zorlanmamıza neden olabilmekte, toplumsal algının ve alışkanlıkların baskısı ve yönlendiriciliğinde yaşamımız ve bağlı olarak düşünce biçimimiz çözüme yönelik yanlış adımlar atmamızı beraberinde getirebilmektedir.


Toplum farkına vararak ya da varmayarak sistemle “uyumlu” hale gelecek bir şekillenme süreci yaşar/yaşatılır. İnsanlar bunun bilincine vardığı oranda özgürleşme adımlarını atmaya başlar. Yaşamın seyri içerisinde kaçınılmaz gibi görülen bu “uyumlaştırma süreci” insanların dinamik mücadelesi ile kırılarak, sürecin “güdüleni” değil sistem dışı belirleyeni olmaya aday olurlar.

Kimlik edinme süreci “sosyalleşme” adı verilen bir süreçtir ve bu süreç, toplumda yerleşen olumlu algının tersine; öyle basitçe bilgi, beceri, tecrübe aktarımı ve öğrenme süreci değil, bireyin üst yapının belirleyiciliğinde kendini yeniden ürettiği bir “şekillendirme, uyumlaştırma, eğitilme” sürecidir.

“Bireyi ‘olgunlaştırmanın’ amacı diz çökmesini, onurunu pazara çıkarmasını, kişiliğini, yüz ifadesini, mimiklerini yeniden düzenlemesini, dilini tutmasını, yürüyüşünü ayarlaması, gülmesini ve sırıtmasını dizginlemesini, sıklıkla avucunu yalamayı bilmesini öğretmektir.” Peter Bürückner: Zerstörung des Gehorsams 1983 s.21

St. Bernardo 15. Yüzyılda bireyin sistemle uyumlu hale getirilmesini politik toplumsallaştırma süreçleri bağlamında böyle tarifler.

“Kimlik” dışa karşı yansıtılan topluma dönük sosyal bir kavramdır. Her birey sabit olmayan, devamlı etkilerle duruma göre değişen ve gelişen, izâfî olarak farklı kimlikler sergilemektedir. Sahip olunan kimlik bütünlüğü pek çok alt kimliklerden müteşekkildir. Öğrenci, arkadaş, evlat, sporcu gibi türlü kimlikler bir bireyin kimlik bütünlüğünü meydana getirmektedirler (Goldenberg, 1987; Akt: Birkök). Erikson ise; kimlik kavramını ele alırken 'ego identity' terimini de kullanarak kimliği, 'birbiri ardına yapılaşmış ve eskiyerek terk edilmiş özdeşleşmelerin ürünü olarak, kişinin kendi içindeki devamlı aynılık hali' olarak kavramlaştırır (Hökelekli, 2002). “Kişilik” ise politik toplumsallaştırma sürecinde şekillenen bireyin içsel yapısıdır, toplumdan edinilen toplumsal ilişkilerin ortaya çıkarttığı bir niteliktir. Bireyin kişiliğini açığa çıkaran önemli özellikleri toplumsal ilişkileri içerisinde diğer birey ve bireylerde de görebilirsiniz, yani kişilik aynı zamanda “öteki” bireylerin içinde canlı etkin bir süreçtir, diğer birey ya da bireylere yaptığı katkılarla onları değiştirerek kendini de değiştirir. Tabi bu değişim “etkinlik” içerisinde aldıklarına göre olumlu ya da olumsuz bir şekilleniştir.

Kimlik edinme süreci denilen “sosyalleşme süreci” aslında “politik toplumsallaştırma” adı verilen “uyumlaştırma” yani sisteme yararlı hale getirme, toplumsal biçimlenişin ve sistemin birer tabu haline getirilmiş kurumlarının birey tarafından sorunsuzca kabullenilmesi ve bütün bu toplamın rasyonalize edilmesi sürecidir ve bu süreç yaşı genç olanlarla sınırlı değildir. Bireyin, düzenin bütün kurum ve kuruluşlarıyla uyumlaşmasını-özdeşleşmesini savunan “sistem savunucuları” politik toplumsallaştırma sürecini bireyin kimlik arayışı olarak tariflerler. Kariyer yapılandırma kuramı ve benzer yaklaşımlar bu durumu rasyonalize etmektedir.

ree

 
 
 
bottom of page